top of page
  • Yazarın fotoğrafıSeckin Gultan

KADERMİŞŞŞŞ ! YUH OLSUN SENİN KADERİNE DE! TEVEKKÜLÜNE DE!


Şöyle bir ülke tasavvur edin Allah Aşkına !!!

Gün geçmesin ki yepyeni bir rezalet, korkunç bir gerçek ya da seni bunalıma sokacak bir vaziyetle karşılaşmayasın. Dikine duramadan yeni bir darbe daha yiyerek yıkılmasan da... feci sarsılasın, sendeleyesin.

İnsanoğlu, gıda, su, barınma, ısınma, sağlık ve eğitim gibi temel insan haklarından mahrum olup, sadece o günü kotarmak adına yaşamak ister mi? “Gelmişiz işte bir kez bu dünyaya, çekeceğiz çilesini” diyerek kendini zorlayabilir mi? Sadece nefes alıp vermek, ayakta kalabilmek için bunca eziyete katlanır mı?

  1. Her sabah uyandığında; yaşadığın yere zorla girilip evinin damının, çoluk çocuğunun başına yıkılması tehlikesi,

  2. “Boğaz tokluğu”na dahi nitelenemeyecek bir işin var ise eğer… emeğinin feci sömürüldüğü o işine gittiğinde; patron ister devlet ister özel sektör olsun, alınmayan iş güvenliği tedbirleri nedeniyle bir köşede ölüp kalma riski,

  3. Beslenme çantasına hiçbir yiyecek koyamadan okula gönderdiğin ilköğretimdeki kuzunun, “mış gibi verilen eğitim (!)”e karşılık her türlü istismar ve tacize açık olması korkusu,

  4. Cebine yol parası, üstüne temiz esvap koyamadığın ergenlik çağındaki “delikanlı”nın köşe başındaki uyuşturucu simsarlarının tuzağına düşme ve o korkunç girdabın bir parçası haline gelme, ya da içinde yok olup, ölüp gitme kâbusu,

  5. Mümkün değil ama… olur a… hasbel kader 20’li yaşlarına geldiğini gördüğün… tek bir bölümde, tek bir profesörü bile bulunmayan, dekanı, rektörü tepeden inme atanan, sadece ama sadece ismi “Üniversite(!)” olan (pabucumun bir üniversitesinde) eğitim alma hakkı elde edebilmiş evlâdının, edinebilse hiç olmazsa okuyarak öğrenebileceği bilgiler bulunan adamakıllı kitapları almaya para bulmak için, geceleri çalışmak zorunda kalsa da… çoğu kez hiçbir ihtiyacını karşılayamadığı için o eğitim hakkını da kullanmadan son derece niteliksiz ve sosyal güvencesiz, karnını bile doyuramadığı işlerde sömürüleceğinden emin olma hali,

  6. Bebesinden gencine, tüm evlâtlarının eğitim alırken barınması adına, ne idüğü belirsiz, kayıtsız kuyutsuz ama her bakımdan son derece şaibeli ve tehlikeli adına YURT denen yerlerde, yangın, cinsel istismar ve/veya fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığı için kendi canına kıymazsa eğer, kimbilir nasıl bir “insan” olarak yetişeceği o batakhanelere sığınmak zorunda kalmasının üzüntüsü,

  7. İçini temel gıda malzemeleriyle doldurmaya paran yetmediği için tenceresini kaynatamadığın, doğalgaz alamadığın için ısıtamadığın, elektrik faturasını ödeyemediğin için aydınlatamadığın, su masrafını karşılayamadığın için temizleyemediğin banyo yapamadığın, çocuğunu, çamaşırını yıkayamadığın, kirasını ödeyemediğin için barınamadığın bir evde her an kapının önüne konma korkusu,

  8. Sağlığında bir problem olduğunda… şehir merkezinin kilometrelerce uzağındaki dev hastaneye ulaşım masrafını karşılayamadığın için gidememe, diyelim ki yol parasını buldun gittin, en acil ve akut durumda dahi, işinin ehli bir doktordan 1 yıldan önce randevu alamama, diyelim ki randevu tarihinden evvel ölmemeyi becerdin, aldığı eğitimin yeterliliği şüpheli… ama yaşam koşulları son derece zor ve yaşadıklarının etkisiyle sanki bu düzenin sorumlusu oymuşçasına her an bir hasta yakını tarafından öldürülme tehlikesini ensesinde hisseden, kapının önünde bekleşen ve devletin her bir hastaya 5 dakika ayırarak tedavi etmesini beklediği o doktorun seni tedavi etme ihtimalinin son derece düşük, hatta olmaması gerçeği,

  9. Emekli olmayı becerebilmiş “şanslı” kullardan biri isen, devletten aldığın o üç kuruş emekli maaşınla, bırak torununa bir çikolata alabilmeyi, varsa sana destek olacak bir evlâdın… onun eline bakmak, kimin kimsen yoksa, konu komşudan olur a… gelecek bir kap yemeğe muhtaç kalmak gibi insan onurunu yerle bir eden hallere düşmek rezilliği,

  10. Cinnet geçirip karısını, eski sevgilisini, çoluğunu çocuğunu, istediği şarkıyı bilmeyen müzisyeni, koşulları nedeniyle kendisine 5 dakikadan fazla vakit ayıramayan doktoru, sağlık görevlisini, eve gelen kuryeyi, trafikte dalaştığı sürücüyü gözünü kırpmadan öldürebilen insanların kol gezdiği, hakkını arayan, söyleyecek sözü olanların şiddetle bastırıldığı, insanî haklarını talep etmeye kalkanların kodese tıkılıp, yıllarca süründürüldüğü, parası ve “gücü” olanların ise yakalansa bile ertesi gün serbest bırakılacağı dolayısıyla cezasını çekmeyeceğine dair hiçbir şüphenin bulunmaması gerçeği,

  11. Tüm canlıların CAN’larının hiçbir kıymetinin bulunmadığı bir düzende, raydan çıkıp insanların altında kalacağı bir tren, bağıra bağıra gelen bir grizu patlaması, sigortasız, sağlık güvencesiz biçimde işçi değil, adeta köle çalıştıran taşeron şantiyelerinde tümüyle tedbirsizlik ve sorumsuzluktan kaynaklanan bir “iş kazası”, yaklaştığını bildiğin korkunç bir deprem, tarlanı, toprağını, evini barkını yıkıp, canlarını da önüne katıp geçecek, feci bir sel ya da bir yangına uğrama ihtimali,

İşte yukarıda saymakla bitiremediğim, hepinizin onlarca ekleme yapabileceğiniz bu gerçeklerle burun buruna YAŞAMAK!!!

Buna YAŞAMAK denebilir mi? Hiçbir geleceğinin bulunmadığı, umudunun bittiği, gücünün tükendiği, sevginin, saygının, insan onurunun yerle bir olduğu, sana en ufak saygı gösterilmeyen, haklarının bulunmadığı, korunmadığı, yaşadığın bütün bu insanlık dışı hallerin sorumlularının belirlenmediği, belirlense de katiyen yargılanmadığı ve cezasını çekmediği bir düzende siz yaşamak ister misiniz?

Ben istemem.

Ya siz! Buna KADER deyip geçer misiniz?


Ben demem ve geçmem de!

Demeyecek ve geçmeyeceğim de!


Seçkin Bilgen Gültan SBG (SimplySİ)

442 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page