top of page
  • Yazarın fotoğrafıSeckin Gultan

BAHÇEDE VE INTERNETTE BU DEFA



2. YAZI


Günaydın 5 hatta 6 Eylül. 3 gündür aralıklarla ama ısrarla yağan yağmur nihayet ara verdi. Aslında iyi de oldu bahçem daha da yeşillendi. Hazır toprak ıslakken yabani dikenler, her ne kadar kendime benzetsem de “ayrık otlarını” dahi temizlemiştim haftasonu, halbuki bir EGE’li olsaydım bilirdim kıymetlerini ve kimbilir ne şifalar yiyecek, içecekler üretirdim onlardan.

Aslında bahçede çalışmak epey faydalı bir egzersiz türü. Üstelik şimdilerde moda olan sürekli aynı ve saçma hareketler tekrarlarını yapmıyor, eğlenceli biçimde bedeninizi çalıştırmış oluyorsunuz. Üstüne üstlük ben sporun sağlığa zararlı olduğu düşüncesinde olduğum için, adrenalinimi yükseltmeyen sporların hiç birini de sevmediğim için, bu benim için iyi bir yöntem. En son iki sene önce yapabildiğim ve deyim yerindeyse aşık olduğum kayak gibi Adrenalin salınımımı arttırmasa da, bahçede çalışırken, bana tuhaf gelen kimi beden hareketleri yaparak kendimi komik duruma düşmüş te hissetmiyorum. Gerçi stretching ilgimi çekiyor ama onu da yapmayalı epey olmuştur. Yine de ben sağlık tavsiyesi almak konusunda başvurulacak insanlar arasında muhtemelen sonuncuyumdur, siz bana takılmayın. Bu sene sadece mevsimlik çiçekler, bir de olmazsa olmaz nane dikebilmiştim naçizane, onların da ömrü kısa malum.

Bu bahçe merakı iyi de biraz meşakkatli aslında, nasıl bir annenin yetiştirmesiysem artık, pislikle başım dertte biraz. Gerçi evimde her an gözümün önünde tuttuğum ve üzerinde “MY HOUSE IS CLEAN ENOUGH TO BE HEALTHY AND DIRTY ENOUGH TO BE HAPPY” yani “BENİM EVİM SAĞLIKLI OLACAK KADAR TEMİZ VE MUTLU OLACAK KADAR KİRLİDİR” yazan bir levham var ama sanırım kendimi kandırıyorum bir parça. Misal bu sabah, bizim PAMUK (NARİN) ve YAMUK (TIFIL) prensesleri bahçeye saldım oynasınlar diye, 5 dakika geçmedi ki ALLAAANNN BÜCÜRÜ TIFIL hanım çamurlu ayaklarıyla eve geri girmek istedi. Ben de idiot gibi (sanki kedi kaleciyim de!), kapıyı tutmaya, onu engellemeye, hatta haddim olmadan yakalamaya kalkışmaz mıyım!? Sizinki fişek gibi gelip beni 1.65 m. yere devirdi. Kolum, bacağım bütün sıyrıldı, kanadı hatta. Ama kabahat bende kendini ne sanıyorsun di mi?

Sonrasında da uslanmadım tabii, son yağmurlar nedeniyle günlerdir bahçe mobilyalarının üzerine Çingene çadırı/panayırı gibi serdiğim ne kadar muşamba örtüm varsa onları teker teker silerek temizledim. Aslında bütün eşyalar için tam da bu koruma amaçlı bahçe mobilyası örtülerim vardı geçen sene aldığım ama onları PİSSS oldukları için kullandırtmadımdı bu defa. Anlıyorsunuz di mi? Ruh hastasıyım biraz. Bu sene yenilerini ısmarlamakta gecikmişim al sana yeni bir uğraşı ama pek keyifli olduğunu söyleyemem. Zira bütün mobilyaları da tekrar silmeden içim rahat etmedi. “Neyse, hareket oluyor işte” diyerek avutuyorum kendimi.


Önümüzdeki dönemde günümü planlayarak farklı uğraşılarla geçirmek niyetindeyim. Bunlardan en önemlisi Bahçe ise, bir diğeri de tabii ki Internetten okumak ve asla vazgeçemediğim Youtube. Storytel ise 2018 den bu yana hayatımı kurtardı diyebilirim. Benim gibi gerçek bir doküman manyağı için, elimle dokunamasam da… Son 5 ayda 2 numara artan gözlerimi artık eskisi gibi kullanamadığım için Storytel müptelası oldum bu defa da. Verdiği istatistiklere göre bir ayda ortalama 5-8 kitap dinliyormuşum ve BAYKUŞ diye nitelediğine göre esasen akşam saatlerinde artıyormuş okumalarım, eee her akşam ondan roman dinleyerek uyuduğuma göre… özetle günümün en az beşte hatta dörtte birini böyle geçiriyormuşum. Böylelikle yanı sıra kışın örgü örebilip, yazın da dikiş dikebildiğim için de pek iyi hissediyordum kendimi. Zaten fasulye ayıklarken bile kendime engel olamayıp kitap okuyan, ya da film izleyen biri olduğum için (Ali’ye kalsa yeterince konsantre olamadığım için filmi kaçırıp hatta anlamayıp ona soruyormuşum) bu bendeki vaktini boşa harcamama saplantısından mutlaka vazgeçmem gerekiyormuş, biraz geç oldu ama billa yeni öğrendim. Benim gibi tiplere multi-tasking insan deniyormuş ve iş hayatı dışında pek te muteber bir durum değilmiş. Zira insan bu alışkanlığından ötürü giderek konsantrasyon yeteneğini yitiriyor ve beyin fonksiyonlarının yavaşlamasına, hatta IQ’sunun düşmesine neden oluyormuş. Hadi bu saatten sonra benim kalan IQ’m bana yeter desek bile, hafazanallah Alzheimer filana da sebep oluyordur belki kiiii… işte onu asla istemem. Ailemi, özellikle de Ali’yi daha da beter yormayı hiç istemem. Üstüne üstlük, insanda strese neden oluyor, hem zihinsel hem de bedensel yorgunluk yaratıyormuş.

Zihin melekelerimi korumak adına ben hergün mutlaka müzik dinlerken 1 saat kadar ya sudoku çözüyor, ya da telefondan briç oynuyorum da… o da feci bir alışkanlığa neden oluyor daha da kötüsü özellikle sudokuda insan gereksiz yere hırs yapıyor ki biz yaştakiler için ne kadar anlamsız di mi ama?


Geçende youtube’da birini dinledim ve çok ilgimi çeken şeyler öğrendim buraya da aktarayım belki denersiniz. Şimdi bu psikolog arkadaş diyor ki, “şu telefonunuzla geçirdiğiniz zamanı mutlaka azaltın” Yani ORUÇ tutun diyor adam. 2 gün hiç bakmayın mesela.... Bakın bu ORUÇ meselesi çok önemli bilahare mutlaka üzerine çiziktireceğim unutmazsam 🙂


Gerçi bendenizin asıl problemi telefondan ziyade bilgisayarımla ama olsun, benzerler neticede. Orası da dijital dünya ve hemen hemen aynı şeylerle karşı karşıyayız. Misal sosyal medya, benimkiler gibi en zararsızı ya da hatta faydalı olanları bile olsa her tür oyunlar ve hepsinden beteri o habire gözümüzün içine soktukları ürün ve hizmet reklamları. Bütün bunlar feci tuzaklar aslında ve biz öyle olduklarını bilsek bile tekrar tekrar düşmeye devam ediyoruz.

Buradaki kritik mesele, yine beynimizle ve hormonlarımızla ilgili. Dopamini duymuşsunuzdur, işte bu dopamin aslında insan sağlığı için gerekli ama bir de NASIL? diye sormak gerek.


Şimdi efenim bu Dopamin, zevk, memnuniyet ve motivasyon hissetmeyi sağlamaya yarıyormuş ve sinir sistemi vücudun ürettiği dopamini sinir hücreleri arasında mesaj göndermek için kullanıyormuş. Bir şey başardığımızda kendimizi iyi hissetmemize sebep oluyormuş. İyi güzel de biz bu dopamini nasıl optimal seviyede tutacağız ya da bize iyi gelmesini nasıl sağlayacağız di mi ama? Zira bunun azlığı bir dert, çokluğu başka dertlere sebep oluyor benim okuduğum kadarıyla.

Gelelim bunun telefon aplikasyonları, bilgisayar programları, en başta ve önemlisi alışveriş siteleri olmak üzere abonelikler, tabii ki sosyal medya kullanımı, hatta müzik dinlemekten tutun, TV seyretmeye, film/dizi izlemeyle olan ilişkisine. Şöyle ki, bu yukarda saydıklarım insanda sürekli olarak az ve fakat sık sık dopamin salınımına neden oluyormuş. Bununla da kalmayıp, hareket ve ödül döngüsünde rol oynayan dopaminin fazla olması bağımlılık gelişmesinden sorumlu oluyormuş. Malum günümüzün en önemli sorunlarından biri de bu bağımlılık meselesi. Bende de fazlasıyla mevcut çok şükür ama ne mutlu ki sigara, alkol ve doküman manyaklığı şeklinde tezahür ediyor daha ziyade. Youtube ve Storytel’i dışarıda tutarsak, telefon/bilgisayarla ilgili tuzaklarla beni ele geçiremedi çok şükür. Baktım ki kullanımım tehlikeli boyutlara ulaşıyor o aplikasyonu derhal siliyorum, ya da her ne halta yarıyorsa da o kişiyi ya da kurumu engelliyorum. Daha bu sabah şahane bir iş yaptım ve e-devletimizin sayesinde, bana içine tükürdüğüm gerzek reklamlar gönderip, e-posta kutum başta olmak üzere, mesaj vs. kanalıyla kendilerinden nefret etmeme sebep olan tüm boktan, ya da değil… ama Allahın cezası firmaları, bana mal/hizmet satmaya kalkışan hangi salak varsa hepsini engelledim. Hararetle size de tavsiye eder, aşağıdaki adrese başvurursanız sizi de büyük bir dertten kurtaracağımı umarım.

https://iys.org.tr

Evet biz dönelim asıl meselemize, şimdi bu ve benzeri insanın vaktini, beteri enerjisini haybeye tüketen, canından bezdiren şeyler bir yana, bunlar yüzünden bir mal ya da hizmeti bizim ucuza aldığımızı sandığımız ve bunun için pek te salakça çok sevindiğimiz durumların olmaması imkansız. Günümüz tüketim dünyası, daha da beteri alışveriş çılgınlığı düzeninde aksi mümkün mü? Siz ne kadar "ben alışveriş sevmem" derseniz deyin, YALANNN!!! Hem de kuyruklusundan. Misal ben, bu internet alışverişi çıkmadan önce, senede iki kere, o da mahkeme kararı gelirse alışverişe (sadece bildiğim 2-3 dükkan/marka demeliyim) giden, asla vitrinlere bakmayan, nefret ettiğim AVM’lerin civarına uğramadan, hatta bir çoğunun ben daha yerlerini öğrenmeden kapanıp giderken bunun farkına dahi varmadan yaşayan biriyken... yerimden kıpırdamadığım halde sürekli gözüme sokulan ve ayağıma kadar gelen, gerekli/gereksiz bir sürü ıvır zıvır şey alan bir insana dönüştüm ki… bundan aslında nefret ediyorum. Aklım sıra “çok uygun oldu ama, ihtiyacımız da olacaktı” gibi bahaneler üretip, bu çağın en karşı olduğum hallerine ben alet oluyorsam eğer eminim herkes oluyordur.


Her neyse asıl söyleyeceğim şu ki, bu vaziyet, dopaminin etkisiyle gözümüze soktukları bütün o "cazip (!)" hizmetler ve mallara tıklamamayı beceremememizle, yani bu tüketim manyaklığıyla sınırlı kalmıyor, bir de o oyun meselesi var tabii, “nasıl da çözdüm/yendim onu ama!” deyip geceyarılarına kadar başından kalkamadığımız ertesi gün uyanamamamıza sebep olan haller. Ben sadece sudoku ve briçten mustaribim şimdilerde. 30 (yoksa 40 yıl olmuşmudur?) yıl önce de tetris ve packman manyağıydım itiraf ederim. Haa bir de paratrooper vardı ki tam evlere şenlik!


Sonra, bencileyin Ademler Havvalar var maalesef “Ama bu konferans ta çok ilginçmiş hadi onu da izleyip öyle uyurum” diyerek Premium Youtube’una bir türlü veda edemeyen, sonra Internet’te sörf müptelası haline gelip beğendiği her web sitesi/sayfasının altındaki linke de bi tıklamadan uyku tutmayan tipler yani.


Ayrıca bence hepsinden önemlisi dizi izleme (bütün sezonu bir gecede tüketenleri bilirim, ki bu yüzden ben kendime sınır koydum sadece minidizileri bir gecede hatmediyorum) daha da beteri sosyal medya manyaklığı var. Tanrıya mı artık kimeyse ona şükür ki… FB dışında ben masum sayılırım zira Twitter’da (artık X oldu di mi? yakışır billa 🙂 ) varım ammmaaaa…. bu olağanüstü acaip, bana çokça utanma duygusu veren ülkede yaşam sürdürürken, gem vuramayacağım sinir katsayım nedeniyle hakim olamayacağım dilim nedeniyle bir de orada yazacaklarım nedeniyle enselenip içeri tıkılma korkum yüzünden sadece takip ettiğim sayılı insan üzerinden kullanıyorum.


Instagrama gelince, insanların sadece fotoğraf/hikaye paylaşıp… iki dakikada bir “kimler daha beğendi acep son fotomu, hikayemi?” diye durmadan girip çıktıkları bir mecra olduğu için hiiiççç te benlik değilse de kendileri, malum artık bizim Naz Naz Gultan kuzu ve onun jenerasyonu FB’ye uğramaz oldu, onu izleyebilmek adına orada da bir zavallı hesabım var ama dediğim gibi esasen işte bu yazı ve benzeri paylaşımların mecrası olduğu için sadece FB konusunda masum değilim hakim bey 😉

İşte bir sadece bir kısım örneğine yukarda değindiğim bu çağın halleri, bizde azar azar ama bunlara tutsak olduğumuz sürece adeta hiç kesilmeyen Dopamin salgılamamıza sebep oluyormuş. Oysa ki Dopaminin sağlıklı ve işe yarar olanı, insanın kendine hedef koyup, uzun vadede planlayarak, ilmek ilmek işleyerek ve gerçekten zihnen ve hatta bedenen gayret ederek başardığı işler neticesinde elde ettiği imiş. Her ne olursa olsun, ister ahşap oyun, ister resim, heykel yapın, ister benim gibi dikiş dikin, örgü örün, bahçenizi düzenleyin, çiçek, sebze ekin, yazı yazın, zor bir yemek yapın, yada bence şahane ama yapamasam da yeni bir yabancı dil, ya da dans öğrenin.


ASLINDA BANA KALIRSA ÖZETLE NE Mİ???

TÜKETEREK HARCAMAYIN ÖMRÜNÜZÜ, ÜRETİN! ÜRETİN! ÜRETİN!

Bugünlük te bu kadar geldi içimden ama DEVAM EDECEK…

Sağlıcakla…

SBG ya da namı diğer SIMPLY SI

152 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page