top of page
  • Yazarın fotoğrafıSeckin Gultan

DELİDİR! NE YAPSA YERİDİR.


Denir ya bizim coğrafyada. Ne kadar özlü bir laftır!

Nerden mi aklıma geldi? Dün akşam Sevan Nişanyan’ın “Aslanlı Yol” isimli otobiyografisini okudum da ordan.

Adam bildiğiniz çatlak! İşin hoş tarafı bunun farkında. Lakin farkında olmadığı vaziyet, üstünlük kompleksinin bulunduğu. İngilizce söylenişiyle “Gifted” (zeka ve yetenek bakımından şanslı doğmuş) olduğu su götürmez. Hayat hikayesini okurken, “başka bir memlekette dünyaya gelseydi… yine bu mu olurdu ki?” diye düşündüm ister istemez. Sanmam.

Bu ülkede azınlık nüfusun ömürleri boyunca karşı karşıya kaldıkları güçlüklerden o da nasibini almış hiç şüphesiz ama görece hafif. Nitekim, “ermeni” kimliği üzerinde inşa etmemiş Fransızların “Raison d’Etre” dedikleri varlık sebebini. Cemaat ya da kilise ile olan ilişkisini, “bağımsızlık benim karakterimdir” cinsinden nitelerim. Bağ dedim de… çok hareketli ve renkli bulduğum yaşantısını paylaştığı insanlar (çocukları dahil, ama belki yaşlandıkça bu değişmiştir, kitapta sinyalleri var) ile olan bağı, pamuk ipliğinden sanki. Kafasına bir kavanoz dolusu bok boca ettiği eski karısı Müjde Tömbekici örneğindeki gibi, ısrarla “orada” olmak isteyenlerle, o arzu bitene kadar yürütülen ilişkiler yumağı. İster istemez ilişki yürüttüğü ermeni cemaati ile, cezaevinde yolunun tesadüfen kesiştiği “Faşist”lerle veyahut gençlik yıllarında “Sol” cenahla kurduğu bağlantı, birbirlerinden pek te farklı değil. Kendisini “liberal” olarak nitelediği halde ben daha ziyade “anarşist” olduğu kanaatindeyim. Çocukluğundan itibaren varolduğu anlaşılan otorite ile olan problemini, “T.C” etiketi altında aslında Atatürk’e atfetmiş. Ltf.Bkz. “Yanlış Cumhuriyet” adlı kitabı. Atatürk’e dair onun anlattığından çok daha fazlasını, çok daha ciddi ve nitelikli başka kitaplardan okumuş biri olarak, buna yorum yapmaya tenezzül etmem. Sadece isterim ki… Mustafa Kemal’in hakkını teslim edecek olgunluğa ve bilgeliğe erişsin.


Çok zeki ve renkli bir karakter, aynı ölçüde de hem çalışkan hem maymun iştahlı. Nesin Vakfı Matematik köyü başta olmak üzere, Nişanyan evleri ve kitapta geçen nice mekan, ve akıllara seza diye niteleyeceğim bir iş olan Etimolojik sözlük https://nisanyanmap.com/ (yer ve kişi adları) yaratmış bir adama nasıl olur da maymun iştahlı dersin? Demeyin. Zira adamın kalkıştığı işler, bitirdiklerinin çok üstünde ve kendisi de itiraf ediyor, hapis yatmasaydım o sözlüğü çıkartamazdım. Bu arada, meraklısı için söyleyeyim, halen Samos adasında gönüllü sürgünde kendisi, firar ettiği cezaevine dönmemek için, attığı bütün boklara rağmen… bence meftun olduğu memleketine gelemiyor ve feci hasretlik çekiyor. Youtube üzerinden takip etmenizi öneririm.

Her neyse, biz konumuza dönelim. Gönlünce yaşaması bakımından “Ortalama insan ömrü”nün yetersiz kalacağı, kabına sığmayan bir tip işte! Hedonist bir tarafı olduğu da muhakkak ve hatta ileri gidersem, örnekler vererek sado-mazoşist eğilimleri olduğunu bile ileri sürebilirim. Dizginleyemediği anarşist ruhu, ehlileştiremediği aklının somut meyveleri ise… maceraperestliği, ataklığı, cesareti, varlığını gizlemediği gel-gitleri ve çelişkileri. İtiraf edeyim, benim buna hiç itirazım olmaz, hatta bu tipleri çok ta çekici bulurum. Sıkıcı değillerdir, insanın ufkunu da açarlar, deneyimlerini de zenginleştirirler. Nitekim, bence adamın yazdığı, söylediği her laf ilginç, anlattığı “hikaye”lerin onda sekizini kırpıp öyle inandığın sürece çok eğlenceli. Bi defa, nefis bir Türkçe ile az ve öz kelime kullanarak şahane yazıyor. Değme mizah yazarlarına taş çıkartacak kadar komik olduğundan sanırım, alaycı üslubuna, hemen herkese tepeden bakan, küçümseyen tavrına rağmen, insana itici gelmiyor. “Kurgu karakter” adeta. Onu içselleştirmeye, onunla bütünleşmeye daha da önemlisi onu sevmeye kalkışmazsanız… Ondan nefret etmeniz için de bir sebep kalmıyor. Gezi yazıları, özellikle macera kısımları tek kelimeyle “Şahane!”, ikili/çoklu ilişkilere dair anlatılarına ise… bence mutlaka ihtiyatla yaklaşılması gerekir zira çoğunu “ATIYOR”, aaa bakın bu arada, ben bu uydurduklarına kendisinin inandığı kanaatindeyim, belirteyim. Kitapta, gerçek isimlerini verdiği bir sürü insana dair açıksözlü fikirlerini, ilişkilerine dair (ki bunlar arasında süregidebilen çok az) aşikar biçimde “kendine yonttuğu” yorumlarını paylaşmış. Dikkati çeken ne mi? Göz boyama adına kullanılmış birkaç itiraf/özeleştiri cümlesini saymazsak eğer… herkes ya ondan daha bi beceriksiz, daha bi bilgisiz ama mutlaka ki daha bi APTAL! Evet adamın ciddi bir üstünlük kompleksi var ve bununla baş edemiyor aslında. Ne kendisiyle ne de diğerleriyle barışamıyor bir türlü.

Dünyaya geliş sebebinin mücadele etmek olduğuna inanmakla… ve esasen her türlü “milliyetçi” zihniyetle cidden derdi bulunmakla birlikte… kavgasını daha güzel, daha iyi bir dünya veyahut adalet, erdem gibi vicdanî meseleler uğruna vermiyor. Bütün derdi, kendisine “sunulmuş bir armağan olan hayatı”nı her bakımdan özgür, dilediğince yaşamak. İtiraf edeyim, özellikle Hrant Dink’e dair notlarında gizliden gizliye sezilen küçümsemesi nedeniyle bana “Sen de kim oluyorsun!” dedirtti ama, “afedersiniz Ermeni”ler üzerinden gidersek… Etyen Mahçupyan gibi zavallı bir tutsak da değil hiç şüphesiz. (“Otoritenin köleliği kadar, çıkarın köleliğini de aşma özgürlüğüdür aradığı” – Benjamin Constant’a dair Sevan’ın yorumu)


Benim kitap seçimimi belirleyen en önemli unsur, deneme, roman da olsa, şiir kitabı da… bana yeni bir şeyler söylemesi, yeni bir kelime, yer, insan, her ne olursa olsun “bişey” öğretmesi ve beni, o kitabı daha bitirmeden, bambaşka konuları araştırmaya, haritalara bakmaya itebilmesidir. Özetle ufkumu açması. Adam bunu yapıyor arkadaş. Daha ne isterim!/?

Bu kitabı okurken, Gürcistan ve Güney Amerika başta olmak üzere, harita karıştırıp anlamaya, o yeni yerleri görmeye çalıştım ki, iflah olmaz gezgin ruhum bayılır buna… Bir de yeni insan öğrendim (cahilliğimi mazur görüverin artık) “Benjamin Constant” (1767-1830) ki… fikirleri ve uzgörüleri bugün içinde bulunduğumuz düzeni anlatıyor. Bu arada, Sevan’ın filozofvari kimi yorumları ve “Elite Quotes” ları da cabası! Yetmez mi? :)

Sağlıcakla… kitapla…

Seçkin Bilgen Gültan

5 Eylül 2020

80 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page